SARIKAMIŞ
Karlarla kaplı Allah-u Ekber Dağlarında, 1914 Aralığı nın son günlerinde yaşanan ve tarihimize “Sarıkamış Faciası” olarak geçen, on binlerce Mehmetçiğin canına mal olan büyük harbin, 103. Yıl dönümüdür.
Milletimizin tarihinde ihtişamlı zaferler, sevinçler kadar, hüzünlü yapraklar da vardır. Mili hafızamıza kazınmış en unutulmaz savaşlardan biri olan Sarıkamış Harekatı, tarih sayfalarında, bir kor şeklinde milletimizin yüreğini yakmaya devam etmektedir.
Sarıkamış faciası, buzlu rüzgarlarda amansız emirlere göğüs gerip, soğuğun pençesinde can çekişerek kırılan Mehmetçiğin, dillere destan kahramanlığı, fedakarlığı ve mücadele azminin destanıdır.
Tarihimizin en dramatik savaşlarından biri olan Sarıkamış Savaşı, donarak şehit düşen doksan bin askerimizin, gecenin kör vaktinde, karlara gömülen mosmor bedenlerin feryadının adıdır.
Sarıkamış Harekâtı, yalın bir tanımla, düşman kuvvetlerini arkadan kuşatmayı hedef alan bir plandı. Stratejik faktörlerden, zaman ve iklim şartları uygun değerlendirilmediği nedeniyle hepimizin sinesini yakan, bilinen sonuç kaçınılmaz hale gelmiş, Sarıkamış, Milli Harp Tarihimizin en acı muharebelerinden birine sahne olmuştur.
Sarıkamış Harekâtı, ordumuzun kayıplarındaki çetin arazi ve şiddetli kış şartları, teçhizat eksikliği, ikmal yetersizliği, Asya’daki Türk illerine açılma maksatları, sıcak iklime alışık askerlerimizin başka bölgelerden çekilerek kış şartlarına hazırlıksız olarak cepheye gönderilmeleri gibi etkenler, askeri ve teknik açıdan değerlendirilmesinin tarihçilere bırakılması gereken bir harekâttır.
Ordumuz, çok ağır koşullar altında yaptığı bu muharebede, kahramanca mücadele etmiş, ölüme karşı topyekûn direniş örneği vermiş, yurdunu korumak ve kutsal değerleri uğruna başarıya ulaşmak için var gücüyle gayret sarf etmiş, vatan uğruna nelerin yapılacağını, canını seve seve feda ederek göstermiştir.
Sarıkamış, Mehmetçiğin her şart altında, irade, cesaret ve disiplininden oluşan karakterini nasıl muhafaza ettiğinin, altın harflerle yazıldığı muhteşem bir semboldür.
Bir milletin hüznüne akıl erdiremeyenlere, tarihimizin bu makûs sayfalarına bakmaları, incelemeleri ve araştırmaları tavsiye edilebilecek en önemli olaydır. Çünkü milletin her ferdinin, acısına dayanamayacağı hadiselerin görülmesinde en dramatik olanlarından bir sahnedir Sarıkamış.
O gün Sarıkamış dağlarında, yokluk içinde, zemherinin kavurucu soğuğunda dağları aşmaya çalışan, ayakkabısız, paltosuz, üstsüz başsız körpe fidanların hikayelerini, bizler, daha bu gün gibi kalplerimizde hiç eksilmeden hissetmekteyiz.
Ölümsüz nağmelerle milletimizin dimağına nakşolan bu facia ve kahramanlık, vatan evlatlarının buz tutmuş bedenlerini, dağlardan, taşlardan yankılanan çığlıkları, Kayseri’den Çanakkale’ye, Amasya’dan Çorum’a, umut kesen anaların, gelinlerin ağzından yanık türkülere dönüşerek, avazları arşa yükselmiş, milletimize mal olan binlerce Sarıkamış Ağıtları kayda geçirilerek tarihin dertli sayfalarında müstesna yerini almıştır.
Memleketim Kayseri de yetişen her genç, o günün anılarını duyarak büyümüş, o günün hatıralarıyla yüzleşmiş, hemen her evde, her ocakta, Sarıkamış Ağıtlarıyla ilgili, kelimelerin arkasına gizlenen duyguların her dile getirilişinde, kırık yürek atışları yeniden çırpınışa dönüşmüştür.
Pınarbaşı’nın Sindel Köyünden, Zeliha Hatun, yöremiz mahlasıyla Kara Zala adında ümmi kadınımızın yüreğinin derinliklerinden süzülerek duygularını aktardığı ve savaşın neleri ortaya çıkardığını apaçık izah eden ağıtlarında; Sarıkamış ne aralı / kim ölmüş kimi yaralı beyitlerine devamla, tarihimizde hiç yaşanmamış bir gerçeği dile getirerek, bunu duyan var mı ola / Yalan dünya kurulalı dizeleriyle, savaşın ne kadar çetin geçtiğini, mısralarına gözyaşlarıyla aktarmıştır.
Bu gözyaşlarıyla ortak acıyı yaşayan ve Tomarza Askerlik Şubesine davet edilen Döne Hala’nın 15 gün arayla iki oğlunun da şehit haberini almasının ardından, Taş olsa adam dayanmaz / On beş günde iki şelek / Beni serçe vursa yıkar / Benimle uğraşma felek sözleri, umutsuzluğun, sızlanmanın çaresizliğe dönüşerek öyküleştiği bir dramı ortaya koymuştur.
Köyünden başka hiçbir yer mekan tanımayan Zala Teyze, Pınarbaşı’ndan Sarıkamış’a kadar olan çığlığına, Altunbulak köyü ve Soğanlı Dağlarını ince bir ruhla dizelerine yerleştirmesinin ardından; Uşak gider sürüyünen / Mehter öter boruyunan / Her nereye vardıyısam / Bir gelin var karıyınan dörtlüğünde, bütün erkeklerin savaşa alındığını ifade etmiştir.
Yurdun dört bir yanından toplanan ayağı çarıklı, yarı aç yarı çıplak, daha bıyığı bile bitmemiş delikanlıların ellerine silah verildiğini, savaşta daha hızlı gitsin diyerek kaputları, yiyecekleri ellerinden alınan binlerce yöre gençlerinin alın yazıları, açlık, soğuk, bit ve salgın hastalıklarla birleşince, İbrişimin kozaları, / Battı Avşar Kazaları / Sarıkamış’ta ölmüşler / Gonca gülün tazeleri sonucunu ortaya çıkarmış.
Zala Teyze, ölüme karşı bütün gücüyle direnen Avşar Beyi çocuklarının acısıyla hislenerek savaşın sonucunu ise, Benim korkum Rus’tan değil / Kara kışa kurban verdim, sözleriyle özetlemiştir.
Birinci Dünya Savaşı içerisinde yer alan Sarıkamış’ta Mehmetçikler, tabiata da, emir verenlere de, karşısındaki düşmana da sitem etmiş ama Allah’ına teslimiyetle bakan gözler O’nun rahmetini yüreklerine akıtabilmek istercesine, ellerini semaya kaldırarak her biri birer fütuhat oku gibi çelik misali yaratanının önünde diz çökmüş, vatan namına Sarıkamış’ta bir kabristan olmuşlardır.
Bu bakımdan, ahlaki ve manevi değerler üzerinde tutum sergilemeleriyle ilgili arayış içerisinde olan gençlerimiz için, inandıkları değerleri tanıma konusunda, Sarıkamış’ın gencecik şehitleri, günümüz gençliği için örnek alınması gereken en mucizevi bir tavırdır.
Bedenlerini düşmana siper eden, şehadet arzulu bir ecdadın ahfadı olduğumuzu en çok anlayacak ve anlamlandıracak olan en dinamik cevherin altı bin yıllık şanlı tarihe sahip necip milletin tertemiz gençleri olduğuna inancı da tartışılmaz bir gerçektir.
Sarıkamış’ta yaşananlardan ders alınarak bizlere bırakılan bu güzel vatana ve bağımsızlığımıza sahip çıkmak, bu değerleri gelecek nesillere aktarmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bunu gerçekleştirdiğimiz zaman tarih bizim için, kendi mecrasında bir anlam kazanmış olacaktır.
Tek kurşun atamadan binlerce vatan evlatlarının şahadete yürüyerek kardan mezarlara düşüşü, Mehmetçiğin aziz milletimize en kutsal hatıratıdır. Varisleri olarak, şehitlerimizin bıraktığı mukaddes emaneti devralıp, koruma kararlılığı ve duyarlığı içerisinde olmamız gerektiği düşüncesiyle 103 yıl önce Hakka yürüyen vatan evlatlarını millet olarak rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Çöl ateşinden Sarıkamış ayazına nakledilen kar çiçekleri başta olmak üzere, yurdumuzun dört bir yanından gelip Sarıkamış’ta, Allah-u Ekber Dağlarında amansız mücadelede canlarını vererek, kömür karası saçları beyaza bulanarak Rahmet-i Rahman’a yürüyen civanlara ve bütün şehitlerimize böyle acıların bir daha yaşanmaması duasıyla Cenabı Allah tan rahmet niyaz ediyoruz.
İhsan Yalçınkaya
Ankara İl Milli Eğitim Müdür Yrd.
Sosyal ve kültürel etkinlikler, çocuk ve genç ruhun temizliği, tokluğu, süsünü ve inancını ihmal eden her türlü tavrı iyiye yöneltir.